Vefatının ardından yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmişken İstanbul'un resimli apartmanlarından birinde imzasıyla karşıma çıkan Yaşar İzgi'nin hikâyesi havalanıyor Üsküdar'dan…
Eskiden, karşılaştıkça hafızama kaydettiğim eserler iken apartman duvar resimleri, birkaç yıl önce planlı olarak izlerini sürmeye başlamamla birlikte hafızamda taşımakla yetinemeyip paylaşmaya başladığım hikâyeleriyle günden güne çoğaldı.
Apartman girişlerindeki bu duvar resimleri, geçmiş zamanın izlerini ve sırlarını taşıyan hikâye anlatıcılarıydı.
"Zile basarım ve hikâye başlar." yazmıştım. Öyle de oldu.
İstanbul'un eski semtlerindeki eski apartmanlarında bugün hâlâ varlığını sürdürebilen bu resimleri konu alan "Resimli İstanbul Apartmanları" kitabımız İBB Yayınları'ndan çıkarak raflarda yerini aldı.
Kitapta hikâyesiyle yer alan Yaşar İzgi'den söz etmek istedim bugün.
Üsküdar'da 1949'da yapılan bir apartmanda "Yaşar" imzalı duvar resmini görmemizle başladı bu hikâye. Bu apartman, usta klarnet virtüözü ve bestekâr Şükrü Tunar'ın ilk eşi olan Güzide Altınçubuk'un aile apartmanı. Güzide Hanım'ın kızı Güneş Hanım ile yaptığımız görüşmede resmin o tarihte "Arap Yaşar" ismi ile tanınan birisi tarafından yapılmış olduğunu öğrendik.
Üsküdar'da, bir kahvehane duvarında yeniden karşılaştığım 1968 tarihli "Yaşar" imzası ile bir kez daha düşündüm ki İstanbul'un fark edilmeyi bekleyen nice hikâyesi var. Elbette duvar resmindeki "Yaşar" imzasının beni Üsküdar kabadayılarından, Yeşilçam filmlerine savuracak hikâyesini tahmin dahi edemezdim.
Yaşar Bey'in oğlu Fikret İzgi'ye ulaştığımda o da benim kadar heyecanlandı. Üsküdar'da Allame Caddesi'ndeki Arkadaş Kıraathanesi'nde buluşup uzun uzun konuştuk.
Yaşar İzgi, namıdiğer Arap Yaşar, Medineli İmam Cafer Bey ve Münevver Hanım'ın üç çocuğunun en küçüğüymüş. Kardeşleri; Albay Kamil İzgi ve Öğretmen Nefise İzgi… 1975 yılında vefat eden Yaşar İzgi, doğma büyüme Üsküdarlı. Gençliğinde güreş ve boks sporları ile ilgileniyor. 190 cm boyunda, 120 kilo olan Arap Yaşar Üsküdar'ın eski kabadayılarından... Eşi Fethiye Hanım'ın başkasıyla nişanlanacağı gece, Fethiye Hanım'ı kaçırıp evlenen Arap Yaşar'ın Fethiye Hanımla evliliğinden altı çocuğu olmuş; Gönül, Cafer, Eyüp, Fethi, Fikret ve Ali.
Yaşar İzgi, resim yapmanın inceliklerini Balaban'da bir ressamın yanında öğreniyor. Üsküdar Toptaşı'nda Dutlu Kahve'nin karşısında bulunan tabela dükkanında tabela ve apartman isimliği yazmak dışında film afişleri, duvar resimleri ve at arabalarına naif resim ve motifler de yapan bir halk ressamı…
Karikatürist Tekin Aral'ın Fırt Dergisi'nde çizdiği "Tarzan" adlı çizgi romanda yer alan "Arap Kadri" karakterini oluştururken esinlendiği kişinin Arap Yaşar olduğunu öğrenmek hikâye içinde hikâyeler barındıran Yaşar İzgi'nin hikayesinde karşılaştığım ilk etkileyici detay.
Tekin Aral, Okşan Sayınsoy'a 1999 yılında verdiği bir röportajda diyor ki:
"Arap Kadri kendi görüşümle, kafamda harmanladığım bir tipleme. Üsküdar'da Arap Yaşar isminde birisi yaşardı. Semtin kabadayısı ve bıçkınıydı. Ama haraç yemez, başkasının parasını gasp etmezdi. Kavgacı, deli dolu birisiydi. İçtikçe, göğsüne jilet atmaktan ray gibi yol yol olmuştu etleri. Bu adam, aynı zamanda bir tabela ressamıydı. Her şeye rağmen, duygusal bir yanı vardı. Küfürbazlığı, içkiciliği, kavgacılığıyla Arap Kadri'de, Yaşar'dan çok esintiler vardır. Ormanda yürürken, bakarsınız birden durup çiçek koklar."
Bundan bahsettiğimde, oğlu Fikret Bey, Arap Yaşar'ın kendine zarar vermesinin sebebini şöyle anlatıyor:
"Babam içeriye kısa dönemler girip çıkmış. Bir olay olduğunda ya da ihbar, polislere teslim olmamak için kendine zarar veriyor. Gelene teslim olmamak bir racondur. Bu sebeple Bakırköy'de birkaç kez yatmak zorunda kaldı ve rapor alındı. Annem gidip imza atar babamı hastaneden çıkarırdı. Babam eve gelmeden önce attığı naranın sesi gelirdi. Mahallede komşularımız korkmaz, saygı duyardı babama. O dönem Üsküdar'da ve çevresinde bulunan diğer kabadayılar; Kıvırcık Muzaffer, Bahriyeli Etem, Eğriboyun Cemal ve Çamlıcalı Haydar'dı. Hepsi babamı tanır, büyükleri olarak görür ve sayarlardı."
Savaş Ay'ın 2010 yılında kaleme aldığı "İstanbul'a âşık olma sebebi" yazısında dedesi Üsküdarlı manav Çamur Şevket'in arkadaşları arasında Tabelacı Arap Yaşar'ı da görüyoruz.
"Yan yana dizili küçük esnaf dükkânları. Şapkacı Reşat, Tenekeci Cihat, Patikçi Yaşar, Tabelacı Arap Yaşar, Tatar berber (adını unuttum), Saatçi Mürsel, Ciğerci Şerif Ağa, Balıkçı Salih, Bakkal Mehmet, Oduncu Recep, Plakçı Olcay, Eczacı Kenan, At Cambazı Çolak İsmail ve niceleri... Üsküdar Toptaşı'nda dedem Çamur Şevket'in manav dükkânından bakıp görebildiği isimler, yüzler, yerler."
Fikret İzgi, Toptaşı'nda Arap Yaşarla manav Çamur Şevket'in dükkanlarının karşılıklı olduğunu teyit ediyor. Ayrıca merhum Savaş Ay ile iyi arkadaş olduklarını ve çocukluklarının beraber geçtiğini ekliyor.
Yaşar İzgi, tabela ve duvar ressamlığı dışında Yeşilçam filmlerinde figüran olarak karşımıza çıkıyor. Arap ve Afrikalı rolleriyle birçok filmde oynadığını, oğlu Ali İzgi'nin de çocuk yıldız olarak birçok filmde yer aldığını ve kalabalık Arap figüran ekibe ihtiyaç duyulduğunda bu kişilerin bulunup film gereği makyajlarının Yaşar İzgi tarafından yapıldığını oğlu Fikret İzgi'den dinliyor ve yanında getirdiği aile albümündeki fotoğraflardan o anılara tanıklık ediyorum. O günleri Fikret Bey şöyle anlatıyor:
"Babam yapımcı Özdemir Birsel ve Hulki Sanerle yakından tanışıyordu. Arap ve Afrikalı oyuncu lazım olduğunda haber gelir ve babam da dahil olmak üzere bir ekip oluşturulurdu. 1970'de Turist Ömer Yamyamlar Arasında filmi için Üsküdar Selamsız Mahallesi'nden Romanları toplayarak Sarı Mehmet'in sabahçı kahvesine getirip yamyam makyajı yaptığını ve yüzlerinin, vücutlarının kuruması için herkesi kahvenin önünde, güneşin altında oturtup bekletirken "Üsküdar'ı yamyamlar bastı" diye tüm Üsküdar'da konuşulduğunu hatırlıyorum. O filmde kardeşim Ali İzgi çocuk oyuncu, biz de figüran olarak bulunduk. Belgrad Ormanı'nda çekilmişti. Hatırladığım diğer filmler; Zülfikarın Gölgesinde (1950), Tarzan İstanbul'da (1952), Dokuz Dağın Efesi (1958), Güzeller Resmi Geçidi (1960), Bitirimsin Hanım Abla (1964), Parla Şenol filmleri, Şehir Tiyatrosu ve gündüz kuşağı çocuk tiyatrolarında yer aldığı sahneler, bunlar ilk aklıma gelenler... Çok daha fazla filmde oynadı ama bunlardan birçoğunda Yaşar İzgi ismi ne yazık ki kayıtlara geçmedi."
Yaşar İzgi'nin ressamlık kabiliyetini film afişlerinde de gösterdiğini Fikret Bey anlatıyor:
"Babam oynadığı filmlerin ve diğer birçok filmin afişini de hazırlamıştır. Küçük bir kartpostal fotoğraf gelir babam onu büyütüp afiş olarak hazırlardı dükkanında. Bir detay daha aktarmak isterim. Üsküdar, Tabaklar Mahallesi Nalçacı Hasan Sokak'ta oturduğumuz evin tüm duvarlarını babam resmetmişti. O ev ne yazık ki şimdi durmuyor ama evin yatak odası duvarında köy manzarası vardı. Bir çoban ve kadın birbirine sarılmış çok huzurlu bir duvar resmiydi. Oturma odasında deniz manzarası ve yelkenlilerin olduğu bir duvar resmi, bizim odamızda Kız Kulesi manzarası ve holde balık tutan bir adam figürlü manzara duvar resmi bulunuyordu."
Yaşar İzgi, 1975 yılının başlarında büyük bir tabela işi alıyor ve montaj esnasında tabela ayağına düşüyor. Hastanede detaylı inceleme yapılmadığı için başparmağından yayılarak tüm bacağı kangren oluyor ve bir süre sonra bacağını kaybediyor. Yaşar İzgi, ne yazık ki bu süreçten kurtulamıyor ve aynı yıl 11 Ekim 1975'te vefat ediyor. Yaşar İzgi'nin Karacaahmet Mezarlığı'nda bulunan kabrini oğlu Fikret Bey ile ziyaret ettik. "Cenaze töreni nasıl oldu, Üsküdar'ın son kabadayısı nasıl uğurlandı?" diye sorduğumda Fikret Bey "Cenazesi çok kalabalıktı; garibanından zenginine, esnafından oyuncusuna çok farklı kesimlerden bir kalabalık… "Bir devir kapandı Yaşar Baba" diye ağlayan insanlar vardı." dedi.
Vefatının ardından yarım yüzyıla yakın bir zaman geçmişken İstanbul'un resimli apartmanlarından birinde imzasıyla karşıma çıkan Yaşar İzgi'nin hikâyesi havalanıyor Üsküdar'dan…
Artık O'nu siz de tanıyorsunuz.