HüZüNLü KAMBOçYA'DAN HUZUR öğRENILEBILIR MI?

Bizimle kıyaslandığında çok daha zorlu bir tarihten geçmiş ve bizim sahip olduğumuz birçok avantaja sahip olmayan hüzünlü Kamboçya huzurlu bütünsellik içinde yaşayabiliyorsa, bizim de en azından deneyebilmemiz gerekiyor

Geçen ay Kamboçya Güneydoğu Asya Oyunları'na ev sahipliği yaptı.

Spor oyunlarının başlığının da ima ettiği gibi Türkiye'de çok izleyeni olduğunu zannetmiyorum.

Alanlarında önde gelen sporcu rekabetleri, klasik madalya törenleri ve kavga eden futbol takımları dışında en kayda değen an, genç bir sporcunun direnciydi.

Bou Samnang adında genç bir 5000 metre koşucusu sağlık sıkıntılarından dolayı yarışta sonuncu geldi.

Yarışı birinci gelen koşucudan 6 dakika geç bitirdiğinde, stadyumdaki büyük projektör ışıkları sönmüştü bile. Fakat yarışı bitirir bitirmez, Kamboçyalı izleyiciler coşkulu alkışlarla tezahürata başladılar.

Genç sporcunun sağlık sıkıntıları medya eliyle kamu tarafından öğrenilmişti ve buna rağmen yarışta yer alması ve bitirmesi büyük takdirle karşılandı.

Kamboçya Kralı, Facebook'ta Samnang'ın sporcu ruhunu övdü.

Başbakan Hun Sen ve eşi ülkede birkaç yıllık averaj maaşa tekabül eden 10 bin dolarlık bir ödül verdi.

Ülkenin tarihini bilen birisi için bu destekleyici yaklaşımlar çok doğal.

Bou Samnang

Kamboçya, tarihin en korkunç soykırımlarından birinin gerçekleştiği bir ülke…

Diktatör Pol Pot'un yönetimi altında geçen dört yılda, o dönem ülke nüfusunun çeyreğini oluşturan 2 milyon civarında insan öldürüldü.

Pol Pot, tarım sosyalizmi hayalleri ile köylü olmayan herkesi düşman kabul ediyordu.

Rejime karşı olanların yanı sıra, entelektüel, meslek sahibi, yurt dışı ile bağlantıları olanların idam edildiği Kızıl Khmer Rejimi'nde; dil bilmek hatta gözlük takmak bile idam edilmeye yetiyordu.

Birkaç yıl önce Kamboçya'ya seyahat etme fırsatı bulduğumda, aradan neredeyse yarım asır geçmesine rağmen vahşetin izlerini görmenin (ve hissetmenin) hâlâ mümkün olduğunu anlamıştım.

Kurşun pahalı olduğu için keskin cisimlerle büyükleri öldürürken, daha sonra intikam alamasınlar gerekçesiyle bebek ve çocukları ağaç gövdesine vurarak idam ettikleri 'ölüm tarlalarına' tanıklık edince soykırımın vahşetini göz önüne getirmek zor olmamıştı.

Kamboçyalılar, 600 yıl boyunca Güney Doğu Asya'nın en büyük medeniyetlerinden birinin topraklarının sahipleri olarak, 12. yüzyılda hâlâ dünyanın en büyük dini binası olan Angkor Wat'ı inşa etmişler. Modern tarihlerinde Pol Pot'a kadar olan sürede (neredeyse yüz yıl) Fransız kolonisi olmuş, İkinci Dünya Savaşı'nda Japon İmparatorluğu'nun işgali altında kalmış, yanı başlarındaki Vietnam Savaşı'nın etkileri ile destabilize olmuş, kanlı bir sivil savaştan geçmişlerdi…

Bütün bu toplumsal trajedi ve derin hüzne rağmen, beni en etkileyen şey; bu kanlı tarihten hâlâ tek bir toplum hissiyatı ile çıkmayı başarmış, fakirlik ve zorluklara rağmen nazik, güler yüzlü ve umutlu bir şekilde yaşamaları ve ülkelerini geliştirmeye gayret etmeleri idi.

Kamboçya'da 'gelecekten korkma, geçmiş için ağlama' deyimi belki de kültürlerinin bu tarihten nasıl sıyrıldıklarının en iyi göstergesi.

Elbette birçok sorun var.

Hâlâ siyasi özgürlük eksik olan bir ülke. Hükümet oldukça otoriter. Sistematik yönetimde eksiklikler çok. Yolsuzluk ve fakirlik belirtilerini görmek zor değil.

Fakat ülkede büyük bir affetme ve uyum içinde yaşama kültürü var.

Rejimin parçası olanlar ile rejimde aile üyelerini kaybedenler bir arada yaşıyor.

Bölgedeki diğer ülkelerde hissedilen kültürel ayrım ve dini gerginlikler Kamboçya'da yok.

Bireyler neredeyse hiç şikâyet etmiyor, rahatsızlık belirtmiyorlar.

Bir durumun pozitif veya negatif olmasından bağımsız bir şekilde herkes gülümsüyor.

Her köyde yerel geleneklerini ayakta ve herkesin orta eğlencesi olan müzisyen, şarkıcı ve tiyatro aktörleri bulmak mümkün.

Türkiye'de seçim sonuçları ve ardından gelen kutlama ve öfke göstergeleri ülkenin neredeyse ortadan ikiye bölündüğünün göstergesiydi. Toplumdaki çatlama ve kendi siyasi görüşlerinin dışındakileri 'öteki' olarak gören bir kültür ülkeye yerleşmiş gibi görünüyor.

Bizimle kıyaslandığında çok daha zorlu bir tarihten geçmiş ve bizim sahip olduğumuz birçok avantaja sahip olmayan hüzünlü Kamboçya huzurlu bütünsellik içinde yaşayabiliyorsa, bizim de en azından deneyebilmemiz gerekiyor.

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.

  ]]>

2023-06-03T15:08:33Z dg43tfdfdgfd