BARBAROS TAPAN KADıNLAR DüNYAYı DEğIşTIRECEK

Barbaros Tapan

“Umutsuz Ev Kadınları” dizisindeki Gabrielle Solis karakteriyle tanınan ve dünya çapında büyük bir şöhret yakalayan Eva Longoria, kariyerine oyunculuğunun yanı sıra yönetmen-yapımcı olarak da başarılı bir şekilde devam ediyor. 76. Cannes Film Festivali’nde, Eylül 2023’te yayınlanacak “The Old Oak” filminin prömiyerine katılan Longoria, Kelebek’in sorularını yanıtladı.

Çocukluğunuz Teksas’ta geçmiş, o yıllarda sizi şöhrete çeken silinmez şeyler nelerdi?

- Aman Tanrım, kesinlikle hiçbir şey. Üç kanallı bir televizyonumuz vardı. Babam kablo almayı reddetti. Eğitimci bir ailede büyüdüm, bu yüzden hep kitap okuyorduk. Ben, şöhret aşkıyla büyümedim. Bu yüzden benim için Hollywood’a taşınmak gerçekten yaratma sanatıyla ilgiliydi. Oyuncu olmak için oraya taşındığımda dersler aldım ve herkes bu sanata o kadar meraklıydı ki... Kimse ünlü olmak için orada değildi.

Ekranda çok fazla yol kat ettiniz, tüm bu deneyim şimdi size nasıl geliyor?

- Ah, hâlâ özlüyorum. Televizyonu seviyorum. Yani ben gerçekten bir TV ürünü gibiyim. Film okulum olarak “Umutsuz Ev Kadınları”nı kullandım. Yani sette gerçekten dikkat ettim ve kameraları, lensleri ve ışıkları çok merak ettim...

BAZEN KENDİ YETENEĞİMİZİ  FARK ETMEMİZ ZOR OLUYOR

Ve “Umutsuz Ev Kadınları”ndan kısa süre sonra kamera arkasına geçtiniz...

- Evet, bunu yapmayı sevdim. Gerçekten merdivenin her basamağına dokundum. İki kısa film çektim ve ardından daha büyük işler yaptım. Televizyonda gerçekten çok güzel işlerim oldu. Çevrem yeteneklerimi biliyordu. İnsanların “Ah evet, çok uzun zamandır yönetmenlik yapıyor” demesi bir dakika sürdü sanırım. (Gülüyor)

Kamera arkasına ilk geçtiğinizde bu sadece merak mıydı? Süreci merak ediyorum...

- İlk kısa filmimi çektiğimde pişman olmuştum. Daha sonra Marc Cherry ile “Devious Maids”in yapımcılığını üstlendim. Sete girdim, yaptım ve gerçekten iyiydim. Bence bazen kendi yeteneğimizi fark etmemiz çok zor oluyor. Her şeyden önce kendinize izin vermeli ve bu işte iyi olduğunuzu görmelisiniz.

Kendimde bunu gördükten sonra başka insanların da bunu doğrulamasını sağladım. Ve bence biz, özellikle kadınlar, onu yapmaktan, her ne ise onu yapmaktan korkmamalıyız. Yazarlık, yönetmenlik, oyunculuk ne olursa olsun...

YAPIMCI, TAMİRCİ VE  SETTE PROBLEM ÇÖZÜCÜDÜR

Yönetmenlik ve yapımcılığı bir arada öğrendiğinizi söyleyebilir misiniz?

- Size şöyle söyleyeyim, bir yapımcı tamirci ve sette problem çözücüdür. Yani, eğer hayatta bir problem çözücü değilseniz, bittiniz. (Gülüyor) Bu yüzden kadınların iyi yapımcılar olduklarını düşünüyorum çünkü biz aynı anda birden fazla işi yapanız ve problem çözücüyüz. Bu çok komik, çünkü insanlar benim oyunculuktan yönetmenlik ve yapımcılığa geçiş yaptığımı düşünüyor.

Ama ben her zaman yolu oyunculuğa düşen bir yapımcı-yönetmen oldum. Hollywood’a geldiğimde, prodüksiyon şirketinde çalıştım. Film ve televizyonda yapımcılık için harika bir eğitimdi. Etrafta koşuşturuyordum, insanlara kahve getiriyordum. Yaparak, yaşayarak öğrendim. Tamamen verimli, meraklı ve istekliyim.

Yönetmenlik zor, çünkü vizyon bütünüyle ortaya çıkana kadar beklemeniz gerekir. Ama yapımcı olmak koşuşturmaca ve akıllı olmakla ilgilidir. Bu, ilişkiler ve kişiliklerle gerçekten ilgilenmek ve hiçbir şeyi kişisel algılamamakla ilgili. Biri sana bağırdığında, “Harika. Bunu nasıl düzeltebilirim?” demelisiniz. Bir yapımcının yaptığı budur.

Bir kadın olarak prodüksiyon şirketi kurmanız gerçekten takdire şayan...

- Uzun zaman önce Lucille Ball’un bir yapım şirketi vardı, bunu yapan kadınlar vardı. Yani tekerleği yeniden icat etmiyoruz. Gerçekten yapımcı ve yönetmen olmak istememin nedeni nihai ürünün kontrolünü elinde tutmayı istememdi. Bir aktör olarak ortaya çıkıyorsunuz, repliklerinizi söylüyorsunuz, editlemiyorsunuz, üzerine müzik koymuyorsunuz, rol arkadaşınızı seçmiyorsunuz, hatta o replikleri bile seçmiyorsunuz.

Ben de “Ah, bunu kontrol etmek istiyorum. Bu konuda söz sahibi olmak istiyorum. Oy kullanmak istiyorum” der gibiydim.

Bir keresinde bir film yaptığımı ve onun posterini hatırlıyorum. Kafamı başka birinin üzerinde photoshop’la eklemişlerdi! ‘Aman Tanrım, bu benim vücudum değil. Bu benim göğüslerim değil. Bu ben değilim, bu da ne’ dedim.

Söz hakkım yoktu, ne demek istediğimi anlıyor musun? Bu benim imajım. Söyleyecek bir sözüm olması gerekmez miydi?

Bence aktörler olarak rolü oluşturmak ve tüm bunları yapmak için çok fazla çaba harcadık.

Otomatik olarak yaptığımız birçok şey var ve bu yüzden bir yapımcı olarak gelip daha resmi bir oylamanın önemli olduğunu düşünüyorum, özellikle de bir kadınsanız...

 ZİHİNSEL ENGELLİ ABLAM İÇİN HEP ‘GÖNÜLLÜ’ OLDUK

Sizin her zaman bir şekilde dışlanmış topluluklar için savaştığınız düşünüyorum. Sizi insanların haklarını duyurmaya iten şey hakkında konuşabilir miyiz?

- Sanırım ailem yüzünden, kim olduğumun DNA’sında var. Ablamın zihinsel engeli var. Yani, ben dört kardeşin en küçüğüyüm, bu yüzden onun dünyasında doğdum. Bu nedenle annem toplum hizmetlerine çok dahil oldu. Gönüllü kelimesini hayatımın çok erken dönemlerinde biliyordum. En eski anılarım Özel Olimpiyatlar ile ilgili. Özel Olimpiyatlar’da çimlerde uyuduğumu hatırlıyorum. Annem bizi her yere sürüklerdi ve kız kardeşim programın bir parçası olduğu için bizi gönüllü yapardı. Erkekler ve Kızlar Kulüpleri’ne giderdik ve ablam ancak hepimiz gönüllü olursak kulüplere girebilirdi. Yani, hep gönüllüydük...

Her Şükran Günü’nde bir aşevine giderdik. Annem “Başkaları yemeden biz yemeyiz” derdi. Sonra eve giderdik ve Şükran Günü’nü kutlardık. Hayatın yolu buydu.

Paltolarımızı geri dönüştürmek zorundaydık, onları verdiğimizden emin olmalıydık. Annem bunda çok ama çok iyiydi. Birçok hayırdan faydalandık. Kız kardeşim özel ihtiyaçları olduğu için birçok toplum hizmeti aldı. Hayırseverliğin bir insan olduğunu düşündüm ve “Çok iyi biri” dedim.

Sonunda bir platforma ve sese sahip olduğumda, bunu elimden geldiğince çok insana yardım etmek için kullanacağımı biliyordum. Özellikle kadınlar için. Birçok kadınla büyüdüm. Bu yüzden, bence bir kadına yardım ettiğinizde, o da ailesine yardım etmiş olur. Bu aileyi iyileştirdiğinizde, toplulukları iyileştirmiş olursunuz ve toplulukları iyileştirdiğinizde, ulusları iyileştirmiş olursunuz.

Bu yüzden hayır işlerimi ve savunuculuğumu kadınlara yardım etmeye odaklıyorum. Çünkü onlar gerçekten dünyayı değiştirecekler.

TEKRAR GABBY OLMAK İSTERDİM

◊ Disney+ ve ABC, geçtiğimiz birkaç yıl içinde “Umutsuz Ev Kadınları”nı yeniden çekmeniz için size başvurdu mu?

- Ah evet. Her yıl bize yaklaştıklarını biliyorum ama bu Marc Cherry’e bağlı. Marc bunu yapmak istemiyor. Ona birkaç kez sordum “Emin misin” diye. Ama gerçekten, artık dizinin izleyiciye ne söyleyeceğini bilmiyor. “Umutsuz Ev Kadınları”, yaş ayrımcılığı, cinsiyetçilik hakkında çok şey söylediği bir yapımdı. Bu türünün bir ilkiydi. Ödül törenlerinde bile bizi nereye koyacaklarını bilmedikleri bir karışımdı. O zamanlar gerçekten çığır açıcıydı. Ama yine de tekrar Gabby olmak isterdim. İlk kaydolan ve seçmelere giden ben olurdum.

Malzemeleri  bir araya getirin

Yeni başlayan kadın yönetmenlere ve yapımcılara ne tavsiye edersiniz?

- Bence üretirken bir şeyleri bir araya getirmelisin. Yönetmen olacaksın... Oyuncu olacaksın... Kamerayı tutacaksın... Bir şeyi bir araya getirin ve onu yapmaya başlayın. Ben de yazarlarla konuştuğumda, “Yaz. Ve bir senaryo yazma. Beş senaryo yaz” diyorum. Bence malzemeleri bir araya getirmelisin. Yerel tiyatrolar harika. Büyük bir şey ile başlamak zorunda değilsin. Bir film yapmak zorunda değilsin. Anaokulunda çocuk oyununu oynayacağım diyorsan, yap bunu. Hayatınızdaki her şeyi üretin, böylece rahat etmeye, gelecekteki sorunları belirlemeye ve önceden tahmin etmeye başlayın.

2023-06-04T04:02:36Z dg43tfdfdgfd