TüRKIYE'NIN KADıNLARı VE çOCUKLARı: TECAVüZE UğRADığıNı SöYLEYEN ZIHINSEL ENGELLI KıZ NASıL SANıK OLDU?

AYM, en baştan beri yapılması gereken basit, çok basit, konuyu kapatmak istemeyen herhangi bir birimin yapacağı bir eylemi anımsatarak hak ihlali kararı verdi

Fotoğraf: Serra Akcan / csgorselarsiv.org

Türkiye, günlerdir küçük Narin'in nasıl kaçırıldığını, nasıl öldürüldüğünü tartışıyor.

"Örgütlü" olan sadece ailesi değil, kolayca çözülebilecek bir cinayet dosyası örgütlü bir biçimde kapatılmaya çalışılıyor. İş sürekli mecrasından saptırılıyor, benzer yüzlerce olayda oralı olmayan bazı mecralar nedense gizliliği de ihlal ederek sürekli yayın ve haberlerle sürece dahil ediliyor.

Çocuklar zaten savunmasız.

Kurulan mekanizmalara, verilen eğitimlere, yapılan uyarılara rağmen zaten bu ülkede kötülükle tanışmış hiçbir çocuk, hiçbir kadın hakkınca korunamıyor. 

* * * 

Bugün yaşanılan süreci anlamak için başka çocukların, kadınların yaşadıklarına da bakmak lazım.

Anayasa Mahkemesi'nin birkaç ay önce aldığı çok yeni bir karar, aslında durumu anlamak için yeterli.

Önce karardan hareketle iddialara, yaşananlara bakalım.

Olay tarihinde çocuk yaşı kısa süre önce geçmiş olan, Ankara Güdül'de yaşayan ikiz kız kardeşlerin, korkmalarına, endişelerine rağmen savcılığa suç duyurusunda bulunmalarıyla süreç başladı.

İddialarına göre önceden tanıdıkları iki arkadaşla pikniğe gitmişler, sonradan yanlarına arkadaşlarının bir akrabası da katılmıştı.

İkiz kız kardeşlerden biri. B.D., yüzde 50 zihinsel engelliydi. Zihinsel engelli kardeş, piknikte tanıştığı R.A.'nın kendisine tecavüz ettiğini, daha sonra da olaydan bahsetmeleri halinde onları öldüresiye döveceğini söylediğini anlattı. Kardeşi de bu iddiayı doğruluyordu.

Suçlanan tarafın savunmaları tanıdıktı. Zihinsel engelli kızın rızasıyla kendisiyle ilişkiye girdiğini, bunu kardeşinin de gördüğünü hatta "sen iyice o… oldun" dediğini, zihinsel engelli kızın da "ne yaptıysam kendi isteğim ile yaptım. Zaten kız değilim bilmiyor musun?" dediğini söyledi. İftiraya uğradığını belirterek kızlar hakkında suç duyurusunda bulundu.

Kızlar, önceden tanıdıkları arkadaşlarının da kendilerine tehditte bulunduğunu iddia etmişlerdi. Onlardan biri B.D.'nin kendi isteğiyle ilişkiye girdiğini dönüş yolunda arabada da söylediğini, olayın başlarına iş açacağını düşünerek, bu beyanlarını kameraya aldığını anlattı. Kaydı savcılığa verdi.

* * * 

B.D.'nin 2013'te Ankara Numune Hastanesi tarafından verilen, yüzde 50 zihinsel engelli olduğuna yönelik heyet raporu da savcılığa verildi.

Beypazarı Devlet Hastanesi de olaydan sonra kızda genital yırtık bulunduğuna yönelik rapor hazırladı. Ancak olay günü ile genital yırtık tarihi arasında uyumsuzluk olduğu belirtilerek genç kız Ankara'ya sevk edildi.

Ankara Etlik Hastanesi, B.D.'ye darp açısından hayati tehlikesi olmadığına dair rapor verdi. Ancak aynı raporda basit tıbbi müdahale ile giderilebilir durumda olduğu da belirtildi. Tartaklandığı görülüyordu.

Bir rapor da Etlik Zübeyde Hanım Hastanesi verdi. Orada da eski yırtığın yanında genital yeni bir yırtığın olduğu belirtildi. Ayrıca "…tecavüze uğradığını söylemekte. Olayı bir gün önce yaşamış. Uykusuzluk çektiğini söylüyor. Ağlamakta, korktuğunu, kötü bir şey olacakmış gibi hissettiğini ifade ediyor. Hastaya psikolojik destek olması önerildi" notu düşüldü.

* * * 

Savcılık dosyasına arabada çekilen video kaydının çözümü de konuldu. Kızların arabada aralarında konuştukları, B.D.'nin, "Ben isteyerek yaptım, anneme söyleme" dediği anlatıldı.

Aynı günlerde Ankara Adli Tıp'tan da rapor alındı. Tek bir doktor tarafından verilen raporda, hakkında heyet raporu bulunan B.D.'de zekâ geriliği bulunmadığı, olayın hukuki sonuçlarını anlayabileceği belirtildi.

* * * 

Elbette tecavüz ağır bir iddia. Elbette savcılık lehe ve aleyhe bütün kanıtları toplamak zorunda. Ancak bir anda dosyada öyle bir tablo oluştu ki söylenecek söz kalmadı.

Savcılık, üç şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi.

Kız kardeşler hakkında ise iftira suçundan dava açıldı. Dahası kız kardeşler suçlu da bulundu. Verilen ceza ertelendi. Hak ararken suçlu haline gelmişlerdi.

* * * 

2021'de kız kardeşlerden biri öldü. Ailesi de hukuki süreci takip etmedi. Böylece geriye sadece tecavüze uğradığını söyleyen B.D. kalmıştı.

Konu Anayasa Mahkemesi'ne taşındı.

AYM, en baştan beri yapılması gereken basit, çok basit, konuyu kapatmak istemeyen herhangi bir birimin yapacağı bir eylemi anımsatarak hak ihlali kararı verdi.

AYM, şunu anımsatıyordu.

B.D.'ye yüzde 50 engelli raporu bir sağlık heyeti tarafından verilmişti. Üstelik olaydan sonra hastanenin düzenlendiği rapora, psikolojik destek önerisi notu düşülmüştü.

Savcılık ise sadece tek bir hekimin verdiği Adli Tıp Raporu'nu esas alarak dosyayı kapatmıştı.

Bu tabloda, B.D.‘nin beden ve ruh bakımından kendini savunabilecek durumda olup olmadığının, birleşmeye rıza göstermesinin hukuki geçerliliği bulunup bulunmadığının aydınlatılması gerekirdi.

Bu çelişkilerin giderilmesi gerekirken savcılık dosyayı kapatmış, kızlar hakkında dava açmıştı.

Kötü muamele yasağının usul boyutu ihlal edilmişti. Hak ihlali söz konusuydu.

* * * 

AYM, hak ihlali kararı verirken, olayın yeniden soruşturulmasına da hükmetti. Ayrıca mağdur kıza tazminat ödenmesini kararlaştırdı.

Buna göre savcılığın, elbette AYM kararına uymama alışkanlığı sürdürülmeyecekse, yeniden soruşturma açması gerekiyor.

Olayın üzerinden 6 yıl geçmiş, kız kardeşlerden biri hayatını kaybetmiş, iki genç kız hak ararken yargılanıp bir de suçlu bulunmuşken…

Suçlanan üç kişi bir gün olsun tutuklanmamış, bir gün olsun bedel ödememişken.

B.D., bütün bu yıpratıcı süreci yaşadıktan sonra artık 30'lu yaşlarına doğru ilerlerken…

Bu ülkede ailelerin bir kötülük etrafında örgütlenmeleri sürpriz değil.

Hiçbir şey durup dururken olmuyor.

Bir girdabın içerisinde yaşıyoruz ve o girdap hepimizi en dibe doğru çekiyor.

Gökçer Tahincioğlu kimdir?

Gökçer Tahincioğlu, 1997'den 2018'e kadar Milliyet Gazetesi'nde yargı muhabirliği, Ankara Haber Müdürlüğü, köşe yazarlığı yaptı.

Haber, yazı ve fotoğraflarıyla Musa Anter, Metin Göktepe, Abdi İpekçi gibi isimlerin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü ödüllerine layık görüldü.

Bu Öğrencilere Bu İşi mi Öğrettiler?: Öğrenci Muhalefeti ve Baskılar (2013, Kemal Göktaş'la birlikte), Beyaz Toros: Faili Belli Devlet Cinayetleri (2013) ve Devlet Dersi: Çocuk Hak ve İhlallerinde Cezasızlık Öyküleri (2016), Çünkü Umurumuzda adlı mesleki kitaplara imza attı. Yaralı Hafıza ve Kayıp Adalet adlı derleme kitapların editörlüğünü üstlendi.

İlk romanı Mühür, 2018'de yayımlandı. 2020'de yayımlanan ikinci romanı Kiraz Ağacı ile Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Üçüncü romanı Sabahattin Ali'yi Ben Öldürdüm, Eylül 2023'te yayımlandı. 2018'den bu yana T24 Ankara Temsilcisi olarak çalışıyor.

  ]]>

2024-09-18T20:54:49Z dg43tfdfdgfd